İNCİL’İN Temelleri
Konu 5 : TANRI’NIN EGEMENLİĞİ
Egemenliğin Tanımı | Egemenlik şu anda kurulmamıştır | Geçmişte Tanrı’nın Egemenliği | Gelecekte Tanrı’nın Egemenliği | Milenyum | Arasöz (Egemenliğin Gerçekliği, İsrail Tarihi’nin Özeti) | Sorular

5.4 GELECEKTEKİ TANRININ EGEMENLİĞİ

Bu konunun 1. ve 3. bölümleri, bu Egemenliğin neye benzeyeceğine ilişkin oldukça çok bir miktarda bilgi vermektedir. Biz, İbrahim’e; dünya’nın tüm kısımlarındaki onun soyu olan halkın kutsanacağının vaat edildiğini gördük. Rom. 4:13 bunu, tüm dünya’nın İbrahim’in soyunda yani Mesih’te, olan kişiler tarafından miras alınacağı anlamında genişletir. Dan. 2’deki görüntü kehaneti, Mesih’in küçük bir taş olarak nasıl geri geleceğini ve o zaman egemenliğin kademe kademe dünya-ölçeğinde yayılacağını (krş. Ps. 72:8) açıklar. Bu, bazılarınca savunulduğu gibi; Tanrı’nın egemenliğinin, bu alanlar şüphesiz onun öz toprakları olmasına karşın, sadece Kudüs’te ya da İsrail topraklarında olmayacağı anlamına gelir.

Bu yaşamda Mesih’i takip edenler, "krallar ve rahipler olacaklar ve bizler yeryüzünde egemenlik süreceğiz" (Rev. 5:10) . Biz, çeşitli büyüklükler ve sayıdaki yerleşim yerleri üzerinde hüküm süreceğiz; biri on kenti yönetecek, diğeri beş (Lk. 19:17). Mesih dünya üzerindeki hükümdarlığını bizlerle paylaşacak (Rev. 2:27 ; 2 Tim. 2:12). "Bir kral (İsa) doğrulukla hüküm sürecek ve prensler (inançlılar) adaletle yönetecekler" (Is. 32:1 ; Ps. 45:16).

Mesih, Davut’un tekrar kurulan tahtı üzerinde sonsuza dek hüküm sürecek (Lk. 1: 32,33); yani, o Davut’un Kudüs’te olan yerine ve yönetim görevine sahip olacaktır. Mesih Kudüs’ten hüküm sürerken, bu, gelecek Egemenliğin başkenti olacaktır. Bu alanda bir tapınak inşa edilecektir (Eze. 40-48). Halk dünya çapında çeşitli yerlerde yakarıyor olacak olmakla beraber (Mal. 1:11), bu tapınak dünya’nın tapınmasının merkez noktası olacaktır. Uluslar, Kudüs’teki tapınağın civarına, "yıldan yıla Krallarına, Cenabı Hakka, tapınmak üzere ve tapınma çadırların yortusunu yerine getirmek üzere çıkacaklardır" (Zech. 14:16).

Kudüs’e bu yıllık haç, Is. 2: 2,3’de de önceden bildirilmiştir: "Son günlerde Tanrı’nın evinin (tapınak) dağı (egemenlik, Dan.2: 35,44), dağların üzerinde kurulacak (yani Tanrı’nın Krallığı ve tapınak, insanların krallıkları üzerinde yüceltilecektir)… ve bütün uluslar ona akacaklar. Ve birçok kişi gidecek ve diyecek ki: ‘Siz gelin ve biz Tanrı’nın dağına, Yakup’un Tanrı’sının evine çıkalım; ve o yollarını bize öğretecektir…çünkü yasa Sion’dan ve Tanrı’nın sözü Kudüsten çıkacak". Halk Mesih’in saltanatının bilgisini yaymakta ve onlar, yavaş yavaş dünya ölçeğinde yayılacak olan Tanrının Egemenliği’nin dağına çıkmakta olduklarından; bu, Egemenliğin ilk günlerinin bir tanımı gibi görünmektedir. Burada dinsel tapınmada gerçek hevesin bir tanımına sahip olmaktayız.

Günümüzün insan trajedilerinden birisi, çoğu kişinin Tanrıya: onların Babası ve Yaratıcısı olarak O’nu gerçek bir kavrayış temelinden çok; siyasi, sosyal, kültürel ya da duygusal nedenlerle tapındıklarıdır. Egemenlikte, Tanrı’nın yollarını öğrenmede dünya ölçeğinde heves olacaktır; kişiler bu arzuyla o şekilde motive edileceklerdir ki, onlar, Tanrı’nın daha fazla bilgisini edinebilmek için dünyanın tüm uzak uçlarından Kudüse seyahat edeceklerdir.

İnsan’ın hukuki sistemi ve yargı’nın idaresi tarafından yaratılan karışıklık ve adaletsizlik yerine, Kudüste Mesih tarafından ilan edilecek olan ‘şeriat ve Tanrı’nın sözü, tek yasal mevzuat olacaktır. Bu yaşamda bu gibi bilgileri kazanmak üzere kendilerini adayan bireyler arasında olduğu gibi, ülkeler arasındaki doğal sürtüşmeleri azaltacak olan Tanrı’nın gerçek bilgisini bulmak üzere gösterilen bu yaygın arzuyu ima eden, bu öğretim oturumlarına "bütün uluslar akacaklar" denmektedir.

Bütün ülkelerin Kudüs’e akmakta olduğunun bu tanımlaması, Is. 60:5’de sunulan, Kudüs’te Tanrı’ya tapınmak üzere Yunanlılarla (Yahudi olmayanlar) birlikte Yahudilerin beraberce aktıkları şeklindeki tanıma benzerdir. Bu, Zech. 8: 20-23’ün Egemenlik kehanetiyle mükemmel şekilde bağlantılıdır:

"Birçok kentin sakini ve kavimler gelecekler; ve bir kentte oturanlar diğerine gidip diyecekler ki: ‘Cenabı Hak’kı aramak ve Tanrı’nın önünde dua etmek üzere sürekli gidelim (A.V. kn.- krş Zech 14:16 yıldan yıla). Ben de gideceğim. Evet, birçok kavim ve kuvvetli uluslar Cenabı Hak’kı aramak üzere Kudüs’e gelecekler… ülkelerin tüm dillerine tutunacak on adam, Yahudi olan birinin eteğine yapışacaklar ve diyecekler ki: ‘Sizinle gideceğiz, çünkü Tanrı’nın sizinle beraber olduğunu işittik".

Bu Yahudi halkının, onların pişmanlık ve itaatlerine göre, ülkelerin "başı, kuyruğu değil" yapıldığının tasvirine neden olur (Dt. 28:13). O zaman, Tanrı’nın Yahudi temelli kurtuluş planı, herkes tarafından anlaşılacaktır. O zaman bunun modern Hıristiyanlar arasında bilinmeyişi, birdenbire sona erecektir. Ve kişiler bu şeyleri hevesle tartışacaklar, öylesine ki onlar Yahudilere şunu diyebilecekler: "Biz Tanrı’nın sizinle olduğunu işittik". O zaman dönüşme, dünya’nın mevcut düşünce tarzını dolduran boş hayallerden çok, ruhsal şeyler çevresinde oluşacaktır.

Bu büyük ilahi bağlılık göz önünde tutulursa, şu şaşırtıcı değildir: Mesih, "uluslar arasında saltanat sürecek…Onlar kılıçlarını saban demirleri ve mızraklarını budama bıçakları yapacaklar: ulus ulusa karşı kılıç kaldırmayacak, artık savaşmayı öğrenmeyecekler" (Is. 2:4). Mesih’in mutlak otoritesi ve anlaşmazlıklarda hakemliğindeki tam adaleti, ulusların kendi arzularıyla askeri madeni malzemelerini tarımsal ekipmana değiştirmeleri ve askeri eğitimden tamamen vazgeçmeleri sonucunu verecektir. "Onun günlerinde doğruluk gelişecek" (Ps. 72:7) - o zaman ruhsallık yüceltilecek ve sevgi, merhamet, adalet, vb. Tanrısal özellikleri yansıtan kişilere hürmet edilecek. Bugünkü kibir, kendini zorla benimsetme ve bencil tutku gibi unsurları öne çıkarma, bununla zıttır.

Gönüllü olarak kılıçları saban demirine işleme, yeryüzünde meydana çıkacak çok daha büyük tarımsal değişmelerin bir parçası olacaktır. Adem’in günahının bir sonucu olarak, onun yüzünden, topraktan ürün almak üzere halen gereksinim duyulan büyük çaba harcama sonucunu doğuracak şekilde, toprak lanetlendi (Gen. 3: 17-19). Egemenlikte, "yeryüzünde, (bir zamanlar verimsiz olan) dağların tepeleri üzerinde ekin bolluğu olacaktır; onun ürünleri Lübnan (ürünleri) gibi sallanacaktır" (Ps. 72:16). "Çift süren biçiciye ve üzüm ezen ekin ekene yetişip geçecek; ve dağlar tatlı şarap damlatacak" (Amos 9:13). Yeryüzünün böylesine iyileşmiş verimliliği ve Cennet Bahçesinde bildirilen toprağın lanetinin azalması ortaya çıkacaktır.

Böylesine büyük tarım yatırımı, birçok kişiyi kapsayacaktır. Egemenlik kehanetleri, halkın kendine yeterli tarımsal yaşam biçimini geri getireceği izlenimini vermektedir:

"Herkes kendi asması altında, kendi incir ağacı altında oturacak; ve onları korkutan olmayacak" (Mic. 4:4).

Bu kendine-yeterlilik, para için herhangi bir işgücü kullanım sisteminin doğasında olan kötü kullanımı alt edecektir. O zaman, başkalarını zengin etmek için çalışarak bir ömür tüketimi, geçmişte kalan bir şey olacaktır.

"Onlar evler yapacaklar ve (kendileri) oturacaklar; ve bağlar dikecekler ve onların meyvasını yiyecekler. Onlar inşa edip de başkası oturmayacak; onlar dikip de başkası yemeyecek… seçtiklerim kendi ellerinin işini uzun süre kullanacaklar. Boş yere emek harcamayacaklar…" (Is. 65: 21-23).

İşaya 35: 1-7;, araziyle çalışanların daha kolay ve daha fazla ruhsal yaşam tarzı nedeniyle, neredeyse araziden sızan sevinç ve mutluluk havası ile sonuçlanan, verimsiz arazinin nasıl değişeceğinin eşsiz bir kehanetini içermektedir: "Çöl memnun olacak… bozkır sevinecek ve gül (safran) gibi çiçeklenecek. Şakıyarak ve mutlulukla tam sevinecek…çünkü çölde sular ve bozkırda akarsular fışkıracak. Ve kavrulmuş toprak, bir havuz olacak". Hayvanlar arasındaki doğal çatışma bile ortadan kaldırılacak: "kurt ve kuzu birlikte beslenecekler; ve çocuklar yılanlarla oynayabilecekler"(Is. 65:25 ; 11: 6-8).

Aynı şekilde, doğal yaratılış üzerine konulan lanet, insanlık üzerinde olan da azalsın diye, büyük ölçüde indirilecektir. O zaman, Rev. 20: 2,3’de sembolik dilde sözü edilen kötülük (günah ve onun etkileri), Milenyum esnasında bağlanmış ya da sınırlandırılmış olacaktır. Yaşam süresi o kadar arttırılacaktır ki 100 yaşında ölen birisi ancak bir çocuk olarak düşünülecektir (Is. 65:20). Kadınlar çocuk doğururken daha az acı çekeceklerdir (Is. 65:23). "Körlerin gözleri açılacak ve sağırların kulakları açılacak. O zaman, kötürüm geyik gibi zıplayacak ve dilsizin dili şarkı söyleyecek" (Is. 35: 5,6). Bu, mucizevi ruh armağanlarına tekrar sahip olunma nedeniyle olacak (krş. Heb. 6:5).

Tanrı’nın Egemenliği’nin, doğanın güzellikleri arasında güneş banyosundan hoşlanan insanlara benzer bir tarzda doğru olanların zevklendiği şekilde tropikal bir ada cenneti gibi olamayacağı, çok kuvvetli vurgulanamamıştır. Tanrı’nın Egemenliği’nin temel amacı, "suların denizi kapladığı gibi" (Hab. 2: 14) yeryüzü O’nun görkemiyle doluncaya kadar, Tanrı’nın görkemini vermektir. Bu, Tanrı’nın nihai amacıdır: "Yaşadığım kadar kesinlikle, tüm yeryüzü Efendimiz Tanrı’nın görkemiyle doldurulacaktır" (Num. 14: 21). Tanrı’ya göre görkem, yeryüzünün sakinlerinin, O’nun doğruluk niteliklerini taklit etmesi, övmesi ve takdir etmesi anlamına gelir. Çünkü dünya; Tanrı’nın fiziksel yeryüzünün de bunu yansıtmasına izin vereceği bir aşamada olacaktır. O zaman, "İtaatli (uysal) olanlar (Egemenlikte) dünyayı miras alacaklar ve kolay yaşamdan hoşlanmaktan çok, (ruhsal) huzurun bolluğuyla kendilerini zevklendireceklerdir" (Ps. 37:11). Egemenlikte, "doğruluğa susamış ve acıkmış kimseler… doyurulacaktır" (Mt. 5:6).

Egemenlikte sonsuz yaşama sahip olma düşüncesi, çoğu kez sadece halkın Hıristiyanlığa ilgi duymasına neden olmak üzere, adeta (tavşan için) bir ‘havuç’ gibi kullanılmaktadır. Yine de o zaman ona sahip olmamız, Tanrı’nın görkemi olan Egemenlikte bulunmamız için neredeyse tesadüfen gerçek neden olacaktır. Vaftiz olmamızdan sonra, bize kalan zaman içinde, bizim bunu kavrayışımız sürekli olarak gelişmelidir.

Yazara göre, Tanrıyla iyi vicdan ve mutlak yetkinliğin sevinci ile tam on yıllık yaşayış, bu yaşamın tüm sıkıntılarına değecektir. Sonsuza dek sürecek olan bu görkemli durum, bizi insan kavrayışının sınırları dışına alarak kendimizden tamamıyla geçirmektedir. Yine de, bir parça daha fiziksel terimlerle gözden geçirildiğinde, Tanrı’nın Egemenliğinde olma, dünyasal çıkarları ve maddiyatçılığı küçümsemek üzere en yüksek güdümüz olmalıdır. Yakın gelecek için yoğun düşünceler taşıma yerine, İsa şunu öğütledi: "Siz önce Tanrı’nın Egemenliğini ve Ondaki doğruluğu bulmaya çalışın; ve tüm bunlar size verilecektir" (Mt. 6: 30-34). Şu anda hayal edebildiğimiz ve uğruna çaba harcadığımız her şey, Tanrı’nın Egemenliğinde olmanın nihai gerçekleşmesiyle karşılaştırılamaz.

Bizler "(Tanrıdaki) doğruluğu" aramalıyız; yani, orada doğru olanlar yüceltileceği için, kişisel olarak sonsuzluk için kolay bir yaşam yaşamak ve ölümden kurtulmak istediğimizden çok, ahlaki yönden tam olarak mükemmel olmak istediğimizden; Tanrı’nın Egemenliğinde olmayı istemek anlamına gelen, Tanrı’nın niteliğinin bir sevgisini geliştirmeye çabalamalıyız.

Bütün bunlar; çok sık olarak, Müjde’nin umudunu insan bencilliğini cezbeden yollardan sunmadır. Egemenlikte olma için güdülenmemizin günden güne büyük ölçüde değiştiği açıktır. Burada varsaydığımız bir idealdir. Bizim ilk önceliğimiz Müjde’yi öğrenmek ve Tanrıya itaatin sevecen bir güdülemesinden dolayı vaftiz olma yoluyla ona itaatimizi göstermektir. Tanrı’nın sunduğu umudu ve Egemenlikte olmayı istememizin gerçek nedenlerini kavrayışımız, vaftiz olmamızdan sonra olgunlaşacak ve büyüyecektir.


  Back
Home
Next