İNCİL’İN Temelleri
Ekler
1: Temel İncil Öğretilerinin Bir Özeti | 2: İncil Gerçeğini Öğrenmedeki Tavrımız | 3: Mesih’in Geri Gelişinin Yakınlığı | 4: Tanrı’nın Adaleti

EK 4 : TANRI’NIN ADALETİ

İncil öğrencilerine özel ders verilmesi, çoğu kez bir çalışma kursu bitirildiği anda ortaya çıkan birbirleriyle bağlantılı bir takım soruları ortaya çıkardı. Bunların hepsi Tanrı’nın adaleti etrafında odaklanmaktadır. Örnekler şunları içerir:

‘Müjde' yi bilmek üzere Tanrı tarafından herkesin çağrılmaması haksız değil midir?’

‘Tanrı Adem ve Havva’nın günah işlemesine neden izin verdi; ve böylece onların milyarlarca torunlarının yaşamlarına neden zorluk ve acı getirdi?’

‘Eski Ahit’te Tanrı, herkese bir şans vermek yerine neden sadece İsrail’i kendi halkı olarak seçti?’

Böylesi sorunlar, Tanrı ile hangi kademede bir ilişkide olursak olalım hepimize olacaktır. Bu konuları ifade etmenin zor bulunması, Tanrı’nın çağrısına yanıtımızın gecikmesi için kendi içinde bir neden değildir. Mesih’in geri gelişinin bu yönü, bizim onlarla ilgili son bilgiyi içeren bir konuma asla gelmeyeceğimizdir. İki bin yıl önce, bir adam, " feryat etti ve göz yaşlarıyla dedi ki, ‘ Efendimiz İsa ben inanıyorum; inançsızlığımı yenmeme yardım et’" (Mk. 9:24). Bizlerde hepimizde bu kişilik bölünmesi vardır: yarımız inanır, ama diğer yarımız, sessizce Tanrı’nın yardımını umutsuzca gereksinim duyarak, ‘inançsız’ olarak kalır. Vaftizimden önceki günler ya da haftalarda, bu çok yaygın olarak hissedilen duygudur; ve bir dereceye kadar günlerimizin tümünde tekrar meydana gelecektir.

Çoğu kez bizim inançsızlığımız; yukarıda sıralandığı gibi, Tanrı’ya soruların türlerinin şeklini alır. Farkına varılması gereken temel şey, Tanrı’nın dürüst olmayan ya da adaletsiz olarak suçlamamızın düşünülemez olmasıdır. Eğer biz bunu yaparsak, kendi algılamalarımız terimleriyle Her Şeye Kadir Tanrı’yı değerlendiriyoruz demektir. Şunu diyoruz ki: eğer biz Tanrı olsaydık, Tanrı’nın nasıl davrandığından farklı bir yolda hareket ederdik. İnsanlığın en büyük yetersizliklerinden biri, insanın aşırı günahkârlığını ve Tanrı’nın en son (mükemmel) haklılığını değerlendirememektir. Eğer Tanrı en sonunda (mükemmel şekilde) haklı (doğru) olmazsa, o zaman bütün varoluşta hiçbir ahlaki ölçüt olmaz. Bunun sunucu da doğru ya da yanlış hakkında hiçbir gerçek kavram olmaz. Bu yüzden de Tanrıyla (tekrar-bağlanma demek olan) dine ilişkin bütün kanaat anlamsız olur. Çocukların yetişkinlere karşı sadece kendi sınırlı algılamaları ve akıl yürütme modelleriyle düşünebildikleri gibi, Tanrının çocukları da (yani bizler) kendi Babalarıyla aynı şeyi yaparlar. Ama bunun ötesinde, bir köpek bir insana neyse, bir insan da Tanrı’ya öyledir. Yeremya Tanrı’nın yollarını sorguladı; ama en sonunda (mükemmel) haklı olduğunu kabul ettiği bir Tanrı’yı daha derinden anlama çabası içinde : "Seninle ne zaman iddialaşsam haklı olan sensin ey Tanrım; yine de seninle sorunu tartışalım"(Jer. 12:1 A.V. dipnot; krş. Ps. 89: 19,34,39,52).

Tanrı’nın adaletsiz (haksız) olduğu iması, her nasılsa Tanrı’nın çiğnediği bazı haklara sahip olduğumuz anlamına gelir. Şurası gerçektir ki, bizim hiçbir hakkımız olmadığı anlamına geldiği şekilde, Tanrı bizim yaratıcımızdır; ve bizim sadık destekçimizdir. Bizler, sadece günah işlediğimizde değil, sürekli olarak O’nun şefaati ile yaşarız. ‘İnsan Hakları’, insanlarca kendilerini savunmak için geliştirilen insani bir kavramdır. Biz bu dünyaya hiçbir şey ile geldik, ve hiçbir şey ile çıkıp gideceğiz. Bizler ve sahip olduklarımızın hepsi; bizlerin ona nasıl karşılık vereceğimizi görmek üzere kısa bir süre için verilen tam bir Tanrı vergisidir. Eğer Tanrı bizi O’nunla daha yakın bir ilişkiye çağırırsa, biz (buna) sevinçle karşılık vermeliyiz. Diğerleri bunu yapmaya davet edilmediğinden dolayı böyle yapmayı reddetmek, muhtemelen mümkün olan en acı veren yollardan biri ile Tanrı’yı incitir.

Bizler hepimiz özyapıya göre hayvanlarız (Ecc. 3: 18-20). Şunu söyleyebiliriz: ‘Tanrı’yla bir ilişkiye sahip olmak üzere, diğer herhangi bir hayvan yerine neden insanoğlu seçildi?’ . Gerçek nedenleri, bize söylenmiş olsa bile, bizler anlayamayabiliriz. Aynı şey, yaratma’ya ilişkin ‘Yaratılış’ kaydı hakkında da doğrudur. Tanrı’nın maddeyi nasıl yarattığı ve evrenimizin sonsuz mucizesi içinde onu düzenlemesi hakkındaki bilimsel açıklama, şimdiye dek değerlendirmek üzere insan bilimlerinin olanağının oldukça ötesindedir. Bu nedenle Tanrı kendi yaratış eylemlerini sadece çocuk-ruhlu olanın kabul edebileceği bir ifade tarzıyla ifade etti. Aynı şey, bu ekin başında sıraladığımız manevi ikilemlerinki için de doğrudur. Bu kitap, bu konulara ilişkin İncil öğretisini özetlemektedir. Belleğimiz doğal olarak Tanrı’nın sözüne itaatkâr (alçak gönüllü) değildir; bizler bu şeylerin bazılarını İncilin onları ifade tarzları ile kabul etmede zorluğa sahip olacağız. Ama biz sorunu Tanrınınki değil, kendimizinki olarak görmeliyiz. Biz çoğunlukla, temelde sakat ve kusurlu olan düşüncemizi kabul etmek için gereksinim duyulan kendi kendine kavrayıştan yoksunuzdur. Biz, zihinsel olarak Tanrı’yla karşılaştırıldığımızda şiddetli derecede zayıf olduğumuz gerçeğiyle uzlaşmalıyız. Bizim düşünce tarzımız, tamamıyla bir Tanrı’dan inme değildir; o, O’nunkinden düşünme süreci olarak temelde farklıdır. Bu nedenle, bizden, O’nun düşünce tarzını takdir etmek ve onu kendimizinki yapmak üzere çalışmak için Tanrı’nın sözünden öğrenmek üzere Mesih’in belleğini almamız istenir.

Biz, Tanrı’nın yaratışının açıkça çok iyi olan birçok unsurları olduğunu tümden itiraf edeceğiz. Yaratıcımızdan çıkan birkaç doğruluk kavramının olduğu besbellidir; ve o, O’nun yaratmasında belli olur. Sorun, biz insanların geçirdiği kötü ve negatif olan diğer şeylerin de açık olarak var olmasıdır. Tanrı’nın adaleti konusunda bazı karışıklıklara neden olan budur. Bu durumda, ne yazık ki birçok kişi Tanrı’nın doğruluğundan ve hatta O’nun olup olmadığından şüphe etmektedir. Yine de bu, Tanrı’ya inanışımızın O’nun kendi sözünde savunduğu gibi, temelde iyi ve doğru olduğu hususundan çok daha iyi değildir. Ama bizim, O’nun yaratmasındaki kötü’nün yerini kavrarken sorunlarımız yok mudur?

"Gizli şeyler Efendimiz Tanrımıza aittir; ama açığa çıkarılmış olan şeyler bize aittir" (Dt. 29:29). Müjde, henüz bilinemeyen daha çok şey olduğunu ima eder şekilde şöyle adlandırılır: "Tanrı hakkında bilinebilen şeyler" (Rom. 1:19). Tanrı’nın sözünde açıkça görebildiğimiz belirli gerçek ilkeler vardır; ve bunlara yol açan Tanrı’nın karakterinin diğer birçok yönleri vardır. Ama, Tanrı’nın yolları hakkında, onlara bu yaşamda ulaşımın olmadığı sayısız diğer ‘gizli şeyler’ de vardır. Pavlus bunun için Mesih’i ve Tanrı’yı tanıdığını, bizim muktedir olduğumuz gibi bir anlamda söyleyebildi (2 Tim. 1:12 ; 2 Cor. 5:16 ; Gal. 4:9 ; Heb. 10:30 ; 1 Jn. 2:13); özellikle kişisel olarak yaşadığı Tanrı’nın sevgisi ve ona karşı cevabı yoluyla (1 Jn. 4: 7,8). Ama diğer bir anlamda o sadece "kısmen (sınırlı ölçüde) tanıyordu" (1 Cor. 13: 9,12). (Pavlus) Mesih’in geri gelişi için özlem duyarak (şunu dedi): "(o zaman) onu ve onun dirilişinin gücünü tanıyabilmek istiyorum" (Phil. 3:10).

Biz, O’nun sözünün incelenmesi yoluyla, Tanrı’nın doğruluğunu giderek açığa çıkardığımız gibi; O’nun egemenliğinin gelişine de giderek daha çok isteyeceğiz. Sonunda O’nun doğru özellikleri; O’nun tüm halkının sevinçle kavradığı ve sevdiği bir tarzda yalın şekilde, fiziksel olarak açıklanmış olacaktır. O zaman, şu anda Tanrı’nın çocuklarına acı veren - zihinsel, ahlaki ve fiziksel - bütün yaralanmaların nihai çözümünü göreceğiz: "şu an için bir cam aracılığı ile silik olarak görüyoruz; ama o zaman yüz yüze göreceğiz. Şu anda kısmen (sınırlı olarak) biliyoruz; ama o zaman, neredeyse bilindiğimiz gibi (tam) bileceğiz" (1 Cor. 13: 12,13).


  Back
Home