İNCİL’İN Temelleri Konu 6 : TANRI VE KÖTÜLÜK Tanrı ve Kötülük | Şeytan ve İblis | Cinler | Arasöz (Büyücülük, Cennet Bahçesinde (Aden Bahçesı) Ne Oldu?, Lusifer, İsa’nın Sınanmaları, "Gökte Savaş") | Sorular |
ARASÖZ 18 : Cennet Bahçesinde (Aden Bahçesı) Ne Oldu ?Yaratılış kitabının 3. Bölüm, 4 ve 5’inci ayetlerinde şu yazar: "Ve yılan kadına (Havva’ya) dedi ki: ‘(Cennetin yasak meyvesinden yerseniz) Kesinlikle ölmeyeceksiniz. Çünkü Tanrı bilir ki, ondan yediğiniz gün, o zaman gözleriniz açılacak ve siz iyiyi ve kötüyü bilerek ilahlar gibi olacaksınız". YAYGIN AÇIKLAMA : Burada yılanın, günah işlemiş ‘İblis’ denen bir melek olduğu şeklinde yanlış yorum yapılır. Günahından ötürü o cennetten atılmışsa, o yeryüzüne gelirdi ve Havvayı günah işlemek üzere ayartırdı. YORUMLAR : 1. Paragraf, ‘yılan’dan söz etmektedir. ‘İblis’ ya da ‘şeytan’ sözcükleri, tümüyle Yaratılış kitabında yer almamaktadır. Aslında, karınları üzerinde sürünen, yılanların fiziksel olarak bizimle olması, Cennet Bahçesindeki yılanın gerçek bir hayvan olduğunun kanıtıdır. Başka türlüsüne inananlar muhtemelen ne zaman gerçek bir yılan görmüş olsalar, ‘iblis’in kendisini gördüklerini sanmaktadırlar. 2. Yılan asla bir melek olarak tanımlanmamaktadır. 3. Bu nedenle, Yaratılış kitabında, herhangi birinin cennetten (gökten) atılmış olduğuna ilişkin bir ifadenin olmayışı şaşırtıcı değildir. 4. Günah ölüm getirir (Rom. 6 , 23). Melekler ölemezler (Lk. 20 , 35-36); bu nedenle de melekler günah işleyemez. Doğru kişilerin ödülü, hiç ölmemek üzere meleklere eşdeğer yapılmaktır (Lk. 20: 35,36). Eğer melekler günah işleyebilselerdi, o zaman doğru kişiler de günah işleyebilirler ve o zaman, sonsuz yaşama gerçekten sahip olamayacakları anlamına gelen, ölme olasılığına sahip olabilirlerdi. 5. İnsanın düşüşünün Yaratılış kitabındaki kaydının içerdiği kişiler şunlardır: Tanrı, Adem, Havva ve yılan. Başka hiç kimseden söz edilmemektedir. Yılanın içinde, ne yaptıysa onu yaptıran herhangi bir şey bulunduğuna ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Pavlus der ki: yılan, "Havva’yı, onun (kendi) kurnazlığıyla aldattı" (2 Cor. 11:3). Tanrı yılana dedi ki: "Bunu yaptığın için…" (Gen. 3:14). Eğer ‘iblis’ yılanı kullanıyor olsaydı, ondan neden söz edilmezdi ve o niçin cezalandırılmazdı? 6. Adem, kendi günahı için Havva’yı suçladı: "Ağacınkini o bana verdi" (Gen. 3, 12). Havva yılanı suçladı: "Yılan beni aldattı; ve ben yedim" (Gen. 3, 13). Yılan şeytan’ı suçlamadı; hiç özrü yoktu. 7. Bugünün yılanlarının, Cennet Bahçesindeki yılan gibi, konuşma ve düşünme gücüne sahip olmadığı tartışılacak olursa, şunları hatırlayalım: (a) Bir zamanlar, bir eşek bir adamla (Balam) konuşma yapmış ve tartışmıştı: "(Normalde) dilsiz eşek, bir adamın sesiyle konuşarak, kâhin’in çılgınlığını önledi" (2 Pet. 2, 16) ve (b) Yılan, tüm hayvanların en akıllı olanlarından biridir (Gen. 3, 1). Onun üzerindeki lanet, sahip olduğu Adem ve Havva ile konuşma yeteneğini alıp götürmüş olmalıdır. 8. Tanrı yılanı yarattı (Gen. 3, 1); ‘şeytan’ denen diğer bir varlık, yılana dönüşmedi. Eğer biz buna inanıyorsak; aslında, bir kişinin diğer birinin yaşamına girdiğini ve onu kontrol ettiğini söylüyoruz demektir. Bu da bir putperest görüşüdür; İncilsel bir görüş değil. Eğer Tanrı’nın yılanı, büyük günahı işlemek üzere Adem ve Havva’yı kandırmak için yaratmış olduğu hususu tartışılacak olursa; günahın dünyaya insan yüzünden girdiğini hatırlayalım (Rom. 5:12). Bu nedenle, yılan; kendi doğal gözlemlerinden ötürü konuşan ahlaksızdı ve Tanrı’ya karşı öylesine çok sorumlu değildi; ve bu nedenle de günah işlemedi. Bazıları, Yaratılış, 3. Bölüm’deki yılanın serafim (melekler, tekili seraf, 6 kanatlı melek - Is. 6:2) ile ilişkili olduğunu belirtirler. Ama, ‘yılan’ karşılığı, Gen. 3’de de kullanılan normal İbranice sözcük, ‘seraf’ sözcüğüyle tamamen ilişkisizdir. ‘Seraf’ diye tercüme edilen (yakmak kökünden gelen) İbranice sözcük temel olarak ‘yakıcı bir kimse’ anlamına gelir; ve Num. 21:8’de ‘yakıcı yılan’ olarak tercüme edilir, ama bu Gen. 3’de ‘yılan’ olarak tercüme edilen sözcük değildir. İbranice, ‘bronz’ (tunç) karşılığı olan sözcük, Gen. 3’deki ‘yılan’ sözcüğüyle aynı kökten gelmektedir. Bronz, günahı temsil eder (Jud. 16:21 ; 2 Sam. 3:34 ; 2 Kings 25:7 ; 2 Chron. 33:11 ; 36:6). Bu nedenle ‘yılan’ günah kavramıyla ilgili olabilir; ama günahkâr bir melekle değil. ÖNERİLEN AÇIKLAMALAR (Bu kısmın ne anlama geldiğiyle ilgili olarak) 1. Yaratılış kitabının ilk bölümlerindeki yaratma ve insanın (yeryüzüne) düşüşü hakkında ne söylemişsek, gerçekten olmuş olduğuna ilişkin kuşkulanmanın nedeni yok gibi görünmektedir. Gen. 3, 14’ün kanıtladığı gibi; lanet’in gerçekleşmesiyle orijinal yılanın yerine geçen bugünkü karınları üzerinde sürünen yılanları görebildiğimiz gerçektir. Aynı şekilde; ayni zamanda üzerlerine konan lanetlerden acı çeken erkekleri ve kadınları da görmekteyiz. Adem ve Havva’nın, bugün erkek ve kadın olarak bildiğimiz gibi, ancak daha iyi bir var oluş formuna sahip gerçek bir erkek ve kadın olduğunu anlayabiliriz. Bundan ötürü; orijinal yılan, bugün olan yılanlardan çok daha fazla akıllı gerçek bir hayvandır. 2. Aşağıdakiler, kelimesi kelimesine okunması gereken, Yaratılış kitabının ilk bölümlerindekilerine ilaveten göstergelerdir:
3. Yılan karnı üzerinde sürünmek zorunda bırakılacak şekilde lanetlendiği için (Gen. 3:14), bu onun önceden ayaklara sahip olduğu anlamına gelebilir; onun mantıklı düşünme güçleriyle de birleşince, halen o bir hayvan olmasına karşın, yılan muhtemelen insana çok yakın bir hayvan yaşam biçiminde idi - Efendimiz Tanrı’nın yaratmış olduğu ’kır’ın hayvanları’ nın bir diğeri (Gen. 3: 1,14). 4. Yılan belki de, onun kurnazlığını açıklayabilen, bilgi ağacınınkinden yemişti. Havva: "gördü ki ağaç… birini akıllı kılmak için arzulanan bir ağaç idi"(Gen 3:6). Meyvenin yenişinin, bunu henüz yapmış bir şeyin yaşamındaki sonucunu görmedikçe, Havva bunu nasıl anlayabildi? Havva’nın, Yaratılış 3. Bölüm’de kaydedilenden önce, yılanla birçok konuşmalar yapmış olması olası olabilir. Yılanın Havva’ya söylediği sözlerden ilk kaydedileni şudur: "Gerçekten, Tanrı dedi mi…" (Gen. 3:1). ‘Gerçekten’ sözcüğü, bunun muhtemelen, kaydedilmemiş olan önceki bir konuşmanın bir devamı olduğunu ima etmektedir. |