İNCİL’İN Temelleri
Konu 1 : TANRI
Tanrı’nın Varlığı | Tanrı’nın Kişiliği | Tanrı’nın Adı ve Niteliği | Melekler | Arasöz ("Tanrı Ruh’tur", Tanrı’nın Adının Kullanımı, Tanrı Belirmesi) | Sorular

1.4 MELEKLER

Bu çalışmada şimdiye kadar sözünü ettiğimiz her şey, meleklerin bir şekilde çalışmasıyla ortaya çıkmıştır. Melekler:

- Fiziksel, kişisel varlıklardır;

- Tanrı’nın ismini taşırlar;

- Tanrı’nın Ruhunun kontrolü altında yönlendirilirler;

- Tanrı’nın isteğini yerine getirirler;

- Tanrı’nın özüne ve planına uyarlar,

- ve o şekilde O’nu açıklarlar.

Daha önce Konu 1.3’ de belirttiğimiz gibi; Tanrı şeklinde tercüme edilen en çok kullanılan İbranice sözcüklerden biri, aslında ‘güçlü kişiler’ anlamına gelen ‘Elohim’dir. Tanrı’nın adını taşıyan bu güçlü kişiler, O’nunla yakın ilişki içinde olduklarından, uygulamada ‘ilah’ diye adlandırılırlar. Bu varlıklar meleklerdir.

Yaratılış 1. bölümdeki dünya’nın yaratılışının kaydı, bize Tanrı’nın yaratılışa ilişkin olarak bazı emirler verdiğini ‘ve o’nun yapıldığını’ anlatır:

"Melekler kudretli duruma geçtiler ve O’nun sözünün sesini işiterek, O’nun emirlerini yerine getirdiler (Ps. 103:20).

Bu yüzden, ne zaman Tanrı’nın dünyayı yaratışını okusak, bu çalışmanın gerçekte melekler tarafından yerine getirildiğini varsaymak akla yatkındır. Eyüp 38. bölüm, 4-7 arası ayetler de (Job 38:4-7) bunun ipucunu vermektedir. Yaratılış 1. bölümde kaydedildiği şekliyle yaratılışın olaylarının bir özetini vermek için şimdi tam zamanıdır:

1. Gün : "Tanrı, ‘Işık olsun’ diye buyurdu ve ışık oldu" (a.3).

2. Gün : "Tanrı, ‘Suların ortasında, (yeryüzündeki) sular, (bulutlardaki) sulardan ayrılsın; gökyüzü olsun’ dedi ve öyle oldu" (a.6,7).

3. Gün : "Tanrı, ‘Gökyüzünün altındaki suları bir araya toplayalım (denizlerin ve okyanusların oluşumu)... ve kuru toprağı ortaya çıkaralım’ dedi ve öyle oldu" (a.9)

4. Gün : "Tanrı, ‘gökyüzünde ışıklar olsun...’ dedi ve öyle oldu" (a.14,15)

5. Gün : "Tanrı, ‘sular hareket eden pek çok canlıyla dolsun...kuşlar uçsun...’ dedi ve Tanrı yaşayan her canlıyı yarattı- yani öyle oldu" (a.20,21).

6. Gün : "Tanrı, ‘yeryüzü canlı yaratıklarla dolsun...yürüyen ve sürünen şeylerle...’ ve öyle oldu" (a.24).

İnsan da aynı altıncı günde yaratıldı."Tanrı, ‘kendi görünümümüzde, bizim benzeyişimizde insan yaratalım’ dedi" (Gen. 1:26). Bu ayeti , Konu 1.2’ de tartışmıştık. Şimdi de, buradaki Tanrı sözcüğünün kişi olarak sadece Tanrı’nın kendisini işaret etmediğini; "insan yaratalım" ifadesinin birden fazla kişiyi ifade ettiğini belirtmek istiyoruz. Burada sözü edilenler ‘Elohim’ yani ‘güçlü kişiler’ olup, bunlar ‘melekler’ e karşılık gelmektedir. Meleklerin bizi kendi imajlarına göre yaratmış olmaları, onların da görünümü ayni bizimki gibi olan beden’e sahip oldukları anlamına gelir. O halde onlar da, Tanrı ile ayni özü paylaşan çok gerçek, elle tutulur, bedensel varlıklardır.

Buradaki anlamıyla ‘öz’ , fiziksel yapılarından dolayı temelde benzer olan kişilere ilişkindir. İncil’de iki ‘öz’ vardır (mizaç ve de beden olarak) . Sözcüğün asıl anlamı itibariyle bunların her ikisini ayni anda kullanmak mümkün değildir.

Tanrı’nın Özü (İlahi Öz) :

Günah işleyemez (mükemmel, yetkin)

(Rom. 9:14 ; 6:23 ; krş. Ps. 90:2 ; Mt. 5:48 ; James 1:13).

Ölemez, yani ölümsüz (1 Tim. 6:16).

Güç ve enerji dolu (yorulmaz) (Is. 40:28).

Yukarıdakiler Tanrı’nın ve Melekler’in özü’dür ve bunlar yeniden diriliş’inden sonra İsa’ya da verildi (Acts 13:34 ; Rev. 1:18 ; Heb. 1:13).

Bu, bize vaat edilen özdür (Lk. 20:35,36 ; 2 Pet. 1:4 ; Is. 40:28, krş. 31).

İnsan Özü :

Bozuk bir doğal irade yoluyla (Jer. 17:9 ; Mk. 7:21-23)

günah işlemeye ayartılabilir (James 1:13-15).

Ölüme mahkûmdur, yani ölümlüdür (Rom. 5:12,17 ; 1 Cor. 15:22).

Çok sınırlı güce sahiptir: hem fiziksel (Is. 40:30)

ve hem de bilinçsel (Jer. 10:23).

Bunlar, iyi ve kötü tüm insanların şu anda sahip olduğu öz’dür. Bu öz’ün sonu ölüm’dür (Rom. 6:23). Bu, İsa’nın da ölümlü yaşamı sırasında sahip olduğu öz’dür (Heb. 2:14-18 ; Rom .8:3 ; Jn. 2:25 ; Mk. 10:18).

Ne talihsizliktir ki ‘öz’ ün İngilizce karşılığı ‘nature’ sözcüğü oldukça belirsizdir. Biz bunu şu şekilde bir cümlede kullanabiliriz: ‘ John, eli açık bir tabiata (doğal özelliğe) sahiptir’. Burada belirtilen sadece John’un kötü huylu olmadığıdır. Ancak o, arabasıyla da oldukça gururlanabilir. Bu çalışmalarda ‘nature’ (tabiat, doğal özellik) sözcüğünü nasıl kullanacak olduğumuz, bu değildir.

MELEKLERİN GÖRÜNÜŞLERİ

Melekler Tanrı’nın öz’ünden olduklarından, onlar da günahsızdırlar ve bu nedenle de, günahın ölüm getirdiği (Rom. 6:23) dikkate alındığında, ölümsüz olmaları kuvvetle muhtemeldir. Onlar mutlaka bir gerçek, fiziksel yaşam formuna sahiptirler. Bu nedenden ötürüdür ki, melekler yeryüzü’nde belirdiklerinde, onlar normal insanlar gibi görünürler:

- Melekler İbrahim’e, ona Tanrı’nın sözlerini bildirmek üzere geldiler;

İbrahim başlangıçta, görünüşlerinden dolayı onları insan olarak ağırladığından, onlar "üç adam" olarak tanımlanırlar : "Biraz su alın, rica ediyorum size, alıp getirin ve ayaklarınızı yıkayın ve ağacın altında dinlenin" (Gen. 18:4).

- Ve Meleklerden ikisi Sodom kentindeki Lût’un yanına gitti.

Ve yine onlar, hem Lût ve hem de Sodom halkı tarafından sadece ‘adamlar’ olarak algılandılar. "Sodom’a iki Melek geldi", Lût, geceyi kendisiyle geçirmeleri için onları davet etti. Ancak Sodom’un adamları onun evine gelerek tehditkâr bir tavırla şunu sordular: "Bu gece sana gelen adamlar nerede?". Lût yalvardı , "Bu adamlar hiçbir şey yapmadı ki". Vahiy’le gelen kayıt da onları "adamlar" olarak adlandırmaktadır : "Adamlar (Melekler) ellerini ileri doğru uzattılar" ve Lût kurtuldu; "Ve adamlar Lût’a dedi ki...Tanrı bizi Sodom’u yok etmek üzere gönderdi". (Gen. 19:1,5,8,10,12,13).

-Yeni Ahit bu olayları yorumlarken, Meleklerin insan formunda olduklarını doğrulamaktadır :"Yabancıları ağırlamakta ihmalkâr olmayın; çünkü bazıları (örneğin İbrahim ve Lût), farkında olmadan Melekleri ağırladılar" (Heb. 13:2).

- Yakup yabancı bir adamla bütün gece güreşti (Gen. 32:24). Daha sonra bize o adamın bir melek olduğu bildirildi (Hos. 12.4).

- İsa’nın yeniden dirilişi (Lk. 24.4) ve gökyüzü’ne alınışında (Acs 1:10) , parlayan beyaz giysiler içindeki iki adam hazır bulundu. Bunlar şüphesiz Melekler idi.

- Şu şekilde bir sonuca ulaşılır ki "bir insanın ölçüsü, yani meleğinki" (Rev. 21:17).

MELEKLER GÜNAH İŞLEMEZLER

Melekler Tanrı’nın özünden olduklarından, onlar ölemezler. Günahın ölüm getirdiği dikkate alındığında, bu yüzden de onlar günah işleyemezler. Melek olarak tercüme edilen orijinal Yunanca ve İbranice sözcüklerin anlamı, ‘haberci’dir. Melekler Tanrının hizmetkârları ya da habercileri’dir, O’na itaat ederler, bu nedenle de onları günahkâr olarak düşünmek olanaksızdır. ‘Melekler’ diye tercüme edilen Yunanca sözcük ‘aggelos’, insanlarla konuşurken ‘haberciler’ olarak da tercüme edilir - örn. vaftizci Yahya (Mt. 11:10) ve onun habercileri (Lk. 7:24) ; İsa’nın habercileri (Lk. 9:52) ve Eriha’da casusluk eden adamlar (James 2:25). İnsan haberciler anlamındaki ‘melekler’in günah işleyebilmeleri olasıdır.

Aşağıdaki ifadeler şunu belirtmektedir ki; (sadece bazıları değil) bütün Melekler, özyapı itibariyle Tanrı’ya itaatkârdırlar ve dolayısıyla günah işleyemezler:

"Tanrı göklerde kendi tahtını ve herkes üzerinde hüküm süreceği egemenliğini hazırladı (yani Cennet’te Tanrı’ya karşı hiçbir ayaklanma olamaz). Ey O’nun sözünün sesini işitip emirlerini yerine getiren sizler O’nun kudretçe üstün melekleri, Tanrı’yı kutsayın. Ey tüm sizler O’nun evindekiler, O’nun hizmetkârları, O’nun isteğini yerine getirenler; Tanrı’yı kutsayın" (Ps. 103:19-21).

"O’nu övün, tüm O’nun Melekleri...O’nun evindekiler" ( Ps.148:2).

"Melekler...sizler tüm yardımcı ruhlar; onlara (inananlara), kurtuluş’un mirasçısı olacaklara hizmet etmek için gönderilmediniz mi" (Heb. 1:13,14).

"tüm" sözcüğünün tekrarlanması, Meleklerin biri iyi, diğeri günahkâr olmak üzere iki gruba bölünemeyeceğini göstermektedir. Meleklerin özünün açıkça anlaşılmasının önemi, imanlıların ödülünün, onların özünü paylaşmak olmasıdır: Lâyık görülenler...ne evlenirler...ne de bir daha ölebilirler: çünkü onlar Meleklerle eşdeğerdirler" (Lk. 20:35,36). Bu, kavranması gereken çok önemli bir konudur. Melekler ölemezler: "Ölüm...Melekleri ele geçiremez (Heb. 2:16 , Dioaglott notu). Eğer Melekler günah işlemiş olsalardı, İsa’nın geri dönüşünde ödüle layık görülenler de günah işleyeceklerdi. Ve günahın sonsuz ölüm getirdiği dikkate alındığında (Rom. 6:23), bunun sonucu onlar sonsuz yaşama sahip olmayacaklardı; eğer biz bir günah işleme olasılığına sahipsek, ölme özelliğine de sahibizdir. Bu durumda, Meleklerin günah işleyebildiklerini söylemek; bizim ödülümüzün meleklerin özyapısını paylaşmak olduğu dikkate alındığında, Tanrı’nın, sonsuz yaşam vaadini anlamsız kılar. Meleklerden belirlilik edatı kullanılarak söz edilmesi (Lk. 20:35,36), Meleklerin iyi ya da günahkâr gibi hiçbir sınıflamasının olmadığını; Meleklerin sadece tek bir kategorisinin bulunduğunu göstermektedir.

Eğer Melekler günah işleyebilselerdi; kendi Melekleri yoluyla çalıştığını beyan eden Tanrı, dünyanın meselelerini ve bizim yaşamımızı doğru şekilde etkilemede aciz kalırdı. Melekler, Tanrı kendi ruhu/gücü ile her şeyi başarabilsin, onlar vasıtasıyla faaliyette bulunsun diye, yine Tanrı tarafından yaratılmış Ruhlar’dır (Ps. 104:4). Bu durumda onların , O’na itaat etmemeleri olanaksızdır. Tanrı’nın egemenliğinin yeryüzüne gelmesi için her gün dua etme durumunda olan Hıristiyan, şu anda Cennette yapıldığı şekilde, O’nun dediğini yerine getirmek zorundadır (Mt. 6:10). Eğer Tanrı’nın melekleri günahkâr meleklerle cennette mücadeleye girişmiş olsalardı, bu durumda O’nun iradesi orada tam anlamıyla hüküm süremiyor olacaktı ve ayni durum Tanrı’nın gelecekteki egemenliğinde de ortaya çıkacaktı. Günah ve itaat arasında sürekli bir savaş alanı olacak bir dünyada sonsuza dek vakit geçirmek, cesaret verici bir görünüm değildir. Ancak, şüphesiz böyle bir durum söz konusu değildir.

MELEKLER VE İNANANLAR

Her gerçek inanan’ın, onlara yaşamlarında yardımcı olan Meleklere -belki tek özel birine- sahip olduğunu inanmasının iyi nedenleri vardır:

- "Tanrı’nın Meleği, ondan korkanların çevresinde kamp kurar; ve onları kurtarır ( Ps.34:7).

-"...bana inanan bu küçük olanlar (yani, zayıf inançlı müritler-Zech. 13:7, krş. Mt. 26:31)... onların gökteki melekleri benim Baba’mın yüzünü her zaman görürler" (Mt. 18:6,10).

- İlk Hıristiyanlar Petrus’un bir koruyucu meleğe sahip olduğuna, tamamıyla inanmaktaydılar (Acts 12:14,15).

- İsrail halkı Kızıldeniz’in içinden karşıya bir Melek yardımıyla yürüdü ve çölde vaat edilen topraklara doğru bu Melek tarafından yönlendirildi. Kızıldenizi geçiş, bizim su içinde vaftiz olmamıza benzer (1 Cor. 10:1), ve bizim de ayni şekilde Tanrı’nın Egemenliği’nin vaat edilen topraklarına doğru yaşantımızın çöllerindeki yolculuğumuzda da bir Melek’ten yardım görüp onun tarafından yönlendirilmekte olduğumuzu varsaymak tutarsız değildir.

Eğer Melekler, günahkâr olma anlamında kötü olabilselerdi, bu şekilde Meleklerin yaşamımızı kontrol etme ve etkileme faaliyetleri, bir kutsama yerine bir lanet haline gelirdi.

O halde Meleklerin şu şekilde varlıklar olduğunu algılayabiliriz:

- Tanrı’nın sonsuz özü ve bedensel görünümünde,

- günah işleyemeyen,

- Tanrı’nın emirlerini daima yerine getiren,

- ve Tanrının ruh-gücü ile konuşan ve çalışan aracılardır (Ps. 104:4).

ANCAK... ?

Birçok ‘Hıristiyan’ topluluğu Meleklerin günah işleyebildikleri ve bu şekilde yeryüzünde şu anda mevcut günah ve sorunlardan günahkâr Meleklerin sorumlu oldukları fikrine sahiptirler. Bu yanlış kavramı, daha ayrıntılı olarak Konu:6’ da tartışacağız. Şimdilik, aşağıdaki şu hususları ortaya koyalım:

- Genesis (Yaratılış) 1. bölümde kaydedildiği gibi, bizim kendimizden önce de bir yaratılış’ın var olduğu muhtemeldir. Bu yaşamda tamamen bizim olduğumuza benzer durum olan , ‘iyi ve kötü’ nün farkında olma durumuna, o zamanda mevcut Meleklerin de ulaşmış olduğu, anlaşılabilir niteliktedir (Gen. 3:5). O devirde yaşayan bazı varlıkların günah işlemiş olması, konumuzun dışındadır. Buna rağmen, insanlar belleklerindeki bu spekülasyona düşkünlük göstermeyi severler. İncil, şu andaki durumla ilgili olarak ne bilmemiz gerektiğini söyler ki bu da hiçbir günahkâr Meleğin olmadığı, tüm Meleklerin Tanrıya tamamen itaat ettikleri hususudur.

- Cennette hiçbir günahkâr varlık olamaz. Çünkü Tanrı: "kötülüğe bakamayacak kadar saf gözlere sahiptir" (Hab. 1:13). Benzer şekilde, Ps. 5:4,5’ de, Tanrı’nın göksel konutundakilerle ilgili şu açıklanmaktadır: "Seninle hiçbir kötülük birlikte oturamaz. Layık olmayan sana dayanamaz".

Cennette günahkâr meleklerce Tanrı’ya karşı isyan olduğu fikri, bu ifadeler yoluyla verilen izlenime ters düşmektedir.

-Daha önceden gösterdiğimiz gibi, "Melekler" olarak tercüme edilen Yunanca sözcük, "haberci" anlamına gelmekte ve insanları da ifade edebilmektedir. Şüphesiz, böyle insan "haberciler" günah işleyebilir.

- Yaşamın tüm negatif yönlerinin üstlerine yüklendiği kötü, günahkâr varlıkların olduğu; putperestlikte inanılan en yaygın inançlardan biridir.

Ayni şekilde, Noel ile ilgili putperest fikirler de Hıristiyan’dan diye geçinen bazı öğretilere girmiştir ki bunlar da putperest kavramlarıdır.

- Günahkâr Meleklerin şu anda var olduğuna ilişkin bu fikri, yanlış anlaşılarak destekler nitelikte görülebilen, sadece bir avuç İncil metni bulunmaktadır. Bunlar, "Şeytan’ı araştırmak için" bir araya getirilirler ve yayıncılardan edinilebilirler. Bu gibi metinlerin, sunulmuş olanın aksine, İncil öğretisinin pek çok ifadesini yalanlamasına izin verilmemelidir.


  Back
Home
Next